Şizofreni, tüm dünyada yaygın olarak görülen, sıklığı %0,5-1,5 arasında değişen kronik bir durumdur. Şizofreni tedavisinde kullanılan antipsikotik tedavilerin başarılı bir şekilde uygulanmasına karşın devam eden klinik belirtiler durumunda tedaviye dirençten sözedebiliriz. TDŞ, önemli bir halk sağlığı sorunu olup şizofreni hastalarının %20-50’ si klasik şizofreni tedavilerinden yeterince faydalanmamaktadır. Şizofreni hastalığının erken yaşta başlaması, yakın akrabalarda şizofreni hastalığının bulunması, erkek cinsiyet, antipsikotik ilaç etkisizliğine yol açabilecek genetik riskler, hastalık öncesi sosyal uyumun yetersizliği, düşük mesleki işlevsellik, zeka seviyesinde düşüklük gibi faktörler tedaviye yetersiz yanıt veya dirençten sorumlu olabilir.
 
Tedaviye direncin gelişmesinin önüne geçebilmek için şizofreni hastaları mümkün olduğunca erken tanınıp, akut dönemde yeterli tedavinin başlanması ve sürdürülmesi gerekmektedir. Antipsikotik tedavinin yanında psikososyal müdahalelerinde planlanması, hastaya ve ailesine hastalık eğitimi verilmesi, yetersiz yanıt olduğunda durumun erken fark edilerek gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
 
Şizofreni hastasında kullanmakta olduğu antipsikotik tedaviden yeterince yanıt alınamıyorsa, yeni nesil antipsikotikler yeterli bir doz ve sürede kullanılmalıdır. Tedavide kişiye özel düzenlemeler yapılmalıdır. İlaç uyumsuzluğu dikkatlice izlenmeli, hastanın ailesine de gereken destek özenle verilmelidir. Tedaviyi güçlendirmek için yapılan ilaç değişimleri, ilaç eklenmesi durumları hasta ve ailesine anlatılmalı, olası yan etkiler konusunda hassas bir takip yapılmalıdır. TDŞ hastalarında ilaç tedavisine EKT(Elektro Konvulzif Tedavi) eklenmesi bazı vakalarda klinik düzelmeye yardımcı olabilmektedir. TDŞ hastalarında destekleyici, içgörü kazandırmaya yönelik bireysel psikoterapiler, psikososyal destek ve rehabilitasyonun da medikal tedaviye eklenmesinin klinik iyileşmeye yardımcı olduğu bilinmektedir. Psikoterapide başta hezeyan ve hallüsinasyonlar olmak üzere hastanın yaşadığı psikotik belirtiler üzerinde çalışılmalıdır. Hastalık tanısını almakla ilgili anksiyete ve depresif durumları, olumsuz duygu ve düşünceleri bilişsel davranışcı tedavi yaklaşımı ile giderilmeye çalışılmalıdır.