2016-2017 Eğitim ve Öğretim yılının başlamasına sayılı günler kaldı. Uzun bir tatilden sonra okula başlayacak olan öğrencilerin bir kısmı okul başlayacağı için heyecanlı ve mutluyken bir kısmı da korku ve kaygı içinde olabilir. Özellikle okula ilk defa başlayacak olan çocuklarda kaygı düzeyi daha yoğunken geçmiş yıllarda kötü okul deneyimi yaşayan çocuklarda da okul korkusu gelişebiliyor. Eğer çocuğunuz tamamen okula gitmeyi reddediyorsa Ayrılık Kaygısı Bozukluğu da yaşıyor olabilir. Peki, okula uyum sürecinde aileler nelere dikkat etmeli? Us Psikiyatri Enstitüsü’nden Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç, okullar açılmadan önce ve açıldıktan sonra çocukların yaşayabileceği psikolojik sorunlar ve ailelerin bu durum karşısında nasıl davranmaları gerektiği hakkında bilgi verdi.
 
Okula İstekli Başlamasını Sağlamak İçin Sevdiği Arkadaşlarını Hatırlatın 
 
Tatil sonrası okul açıldığında çocuğun ruh halini belirleyecek olan en önemli şey; önceki senelerde okulla, derslerle ve arkadaşlarıyla olan ilişkisinin nasıl olduğudur. Eğer bu konularda sorun yaşanmamışsa uyum çok daha hızlı ve kolay olacaktır. Tatilin son günlerinde çocuklar yavaş yavaş zihinsel olarak kendilerini okula hazırlamaya başlarlar. Bir yandan arkadaşlarını özlerlerken, bir yandan heyecan, bir yandan da kaygı yaşayabilirler. Bütün bunların bir arada yaşanması doğaldır.  Anne baba çocuğa bir önceki yılla ilgili olumlu anıları, okulda yaptığı güzel şeyleri, öğrendiği ilginç konuları, sevdiği arkadaşlarını ve öğretmenini hatırlatarak okula istekli başlamasına yardımcı olabilir.
 
Çocuğun Okulla İlgili Kaygısını Artıracak Konuşmalar Yapılmamalı
 
Ana sınıfı ya da okul öncesi eğitime gitmiş çocuklar için ilkokul birinci sınıfa başlamak genelde kaygı verici değildir. Ancak eğer çocuk, öncesinde hiç okula gitmemiş, kafasında okulla ilgili kavram oluşmamış ise özellikle kaygı düzeyi yüksek çocuklar okulun ilk günlerinde zorlanabilirler. Evden, ailesinden ayrılmaya alışmamış çocuklar için ilk kez okula başlamak ve bütün günü evden uzakta geçirmek onların yaşam tarzında ani bir değişikliktir. Bu değişikliğin üstüne bir de dersleri öğrenme, ödev yapma, öğretmeni dinleme ve okul kurallarına uyma gibi zorunluluklar bindiğinde çocuk korkabilir ve okula gitmekten kaçınabilir. Bu yüzden çocuk eğer okul öncesi eğitim almamış ve hiç evden ayrılmamışsa; önceden onu okula oyunla hazırlamak, öğretmeni ile tanıştırmak, okula birlikte gideceği arkadaşlar bulmak böylece okul ortamına, evden uzak kalma fikrine ısınmasını sağlamak gerekir. Çocuğun okulla ilgili kaygısını artıracak konuşmalar yapılmamalıdır. Örneğin “böyle yaparsan okulda öğretmen sana çok kızar”, “okula başlayınca eve gelip hemen ödev yapmalısın” gibi okulla ilgili kaygıları artıracak konuşmalar yapılmamalıdır. Bunun yerine “okulda öğretmenin seni çok sevecek”, “birçok yeni arkadaşın olacak” gibi olumlu beklentiler uyandıracak tarzda konuşmak daha uygundur. Okulun ilk başlangıç günlerinde anne baba, hemen çocuğun okul başarısı üzerinde yoğunlaşmamalı, onun yerine evde rahatlamasına izin vermelidir. 
 
“Nasıl Başlarsa Öyle Gider” Demeyin Okula Alışması İçin Zaman Tanıyın
 
Tatilden sonra okul yaşantısına dönüldüğünde ilk günlerden hemen çocukların okul düzenine geçememesi beklenebilir bir durumdur. Uyku düzeni, ders çalışma düzeni zamanla yerine oturur. Bu konuda anlayışlı olup çocuğa zaman tanımak ve ilk günlerden zorlayıp inatlaştırmamak gerekir. Değişikliklere uyumun bir süreç olduğu, zaman gerektirdiği anne babaların anlaması gereken en önemli noktadır. “İlk günden nasıl başlarsa öyle gider” diye düşünüp, ilk günden zorlamalara başlamak genelde ters teper. 
 
Okula Gitmeyi Reddediyorsa Ayrılık Kaygısı Bozukluğu Olabilir
 
Çocuk okula başlarken ilk başlarda isteksiz olabilir, şikayet edebilir ve okulda sıkıldığından yakınabilir. Bunları anlamak ama kararlı bir şekilde okula gitmesini sağlamak gereklidir.  Çocuk şikayet de etse okuluna düzenli gidiyorsa sorun yoktur. Ancak bazı çocuklar okulla ilgili o derece kaygılanırlar ki okula gitmeyi tümden reddetme ya da bazı rahatsızlıklar öne sürerek okuldan kaçınmaya başlarlar. Bu durum “ayrılık kaygısı bozukluğu” dediğimiz ruhsal bir sorunun belirtisi olabilir ve vakit kaybetmeden bir çocuk psikiyatristine başvurulması gerekir. 
 
Çocuğun Daha Önceki Deneyimi ve Yapısal Özelliği Okula Alışma Süresini Belirler
 
Çocuğun daha önceki okul deneyimi olumlu ise kolay adapte olur. Ancak bazı çocuklar yeni durumlara geç alışan, geç ısınan yapısal özellikler gösterirler. Bu grup çocukların alışması, uyum sağlaması daha uzun zaman alır. Çünkü bu çocuklar, arkadaş ilişkilerinde kendini ortaya koymada daha çekingendirler ve geç arkadaş edinirler. Oysa okulda iyi arkadaşlıklar kurulması okula gitme ile ilgili isteği artıran, okul yaşantısını çocuklar için keyifli hale getiren en önemli faktördür. Bu nedenle bu grup çocukların yeni arkadaşlar edinmesini teşvik etmek ve hızlandırmak için anne babanın aktif bir çaba göstermesi gerekmektedir. 
 
Uyku Saatlerini Düzenleyin
 
Ailelerin yavaş yavaş çocuğun uyku düzenini sağlamaya başlaması iyi olur. Genellikle tatil döneminde çocuklar gece geç yatıp sabah geç kalkarlar. Bu alışkanlık okul döneminde sorunlara neden olabilir. Yavaş yavaş sabah erken kalkmaya teşvik edilmeleri iyi olacaktır. Özellikle birinci sınıftan ikinci sınıfa geçmiş çocukların bazılarının yaz döneminde okuma yazmayı unuttuğu gözlemlenmektedir. Bu açıdan çocukların kitap okumaya teşvik edilmeleri ve unuttuklarını hatırlamaları için anne baba ile birlikte okumaları iyi olur. Basit matematik işlemleri yapabilir, çarpım tablosunu sayabilirler, böylece zihinsel olarak kendilerini okula hazırlamış olurlar. 
 
İyi Bir Okul Başarısı İçin…
 
Her şeyden önce çocuğa yeni şeyler öğrenmekten zevk alma duygusunu aşılamak gerekir. Bu eleştiri ve ceza ile değil teşvik ve övgü ile gerçekleşebilir. Çocuğun bilgilerini paylaşması ve onları gündelik yaşam içinde kullanmasının desteklenmesi, çocuğun öğrenmenin önemini anlamasını sağlayacaktır. Bunun için anne babanın da okumayı, öğrenmeyi kendini geliştirmeyi seven insanlar olarak model olması gereklidir. İnsan paylaşabildiği,  günlük yaşamda kullandığı konulardaki bilgileri çok daha kolay öğrenir. Bir şeyler öğrenirken zevk alıyorsa öğrenme süreci hızlanır. Eğer öğrenmeye kaygı durumu eşlik ederse öğrenme süreci bozulur.  Eğitim programlarını hazırlarken bunları göz önünde tutmak gereklidir.  Okul, çocuk tarafından yalnızca sınavlara hazırlayan bir sistem gibi değil; beynini geliştiren, onu hayata hazırlayan bir sistem gibi algılanmalıdır. Bunun için de öncelikle eğitimcilerin ve velilerin bu bakış açısına sahip olmaları gerekir.